Dolgun hatların hakimiyetinde, bir kalabalığın vahşi kucaklaşmasıyla bedenler iç içe geçer; sertliğin amansız ritmi, tombul pornacı yumuşak yapıyı paramparça eder, zevkin yıkıcı selinde sürükler her zerreyi. Bu, kolektif bir kaosun zirvesi; kalçaların titreşimli dansı, ellerin açgözlü kavrayışıyla birleşirken, inlemeler bir fırtınanın uğultusu gibi yükselir, duvarları aşındırır. Her penetrasyon, iradenin son kalesini fetheder, damarları lavla doldurur, ruhun en gizli köşelerini ifşa eder. Sertliğin bu bozucu gücü, sadece etin değil, benliğin de dağılışını tetikler; tabuların enkazı altında, açlık bir volkan gibi patlar, bırakır geride yorgun bir enkaz, tatmin dolu bir harabe. Nefesler yavaşlarken, o grup halinde doğan fırtına diner, bedenler gevşek bir yığın halinde asılı kalır, kalplerde sonsuz bir titreşimle yankılanan.