Babam, 35 yaşındaki Esra’yla evlendiğinde ben 19’umdaydım. Esra, üvey annem, taş gibiydi: dolgun kalçalar, ince bel, koca göğüsler ve fırlama bir gülümseme. Evde mini etekle gezer, beni çıld ırtırdı. Bir gece babam işteyken, salonda TV izlerken yanıma oturdu. “Sıkıldın mı, oğlum?” dedi, eli bacağıma kaydı. Göz göze geldik, kalp atışlarım hızlandı. “Esra, bu yanlış,” dedim, ama sikim kazık gibi olmuştu. Gülümsedi, elini pantolonumun üstünden aletime koydu. “Baban bilmez,” diye fısıldadı, fermuarımı indirdi. Ağzına aldı, sıcak ve ıslak; dili başını yalarken inledim. Derinlere daldı, boğazına kadar soktu, tükürükler göğüslerine damladı. Koltuğa yatırdım, tangasını sıyırdım. Amı traşlı ve sırılsıklamdı. İçine girdim, sertçe pompaladım; göğüsleri zıplıyordu, inlemeleri evi doldurdu.