Köyde, 18’ine yeni basmış Elif, masumiyetiyle dikkat çekiyordu. Uzun siyah saçları, bembeyaz teni ve utangaç gülümsemesiyle, kasabanın erkeklerini çıldırıyordu. Onunla ilk kez tarlada, saman yığınlarının arasında yalnız kaldık. “Hiç yapmadım,” dedi fısıldayarak, gözleri korku ve merakla parlıyordu. Elbisesini sıyırdım, bacakları titriyordu. Parmaklarımı yavaşça amına değdirdim; dar, ıslak ve sıcaktı. “Rahatla,” dedim, dudaklarını öperken. Sikimi yavaşça sürtmeye başladım, bakire amının girişine. Elif inledi, “Yapma, acır,” dedi ama bacaklarını açtı. Yavaşça ittim, zarı yırtılırken bir çığlık attı. Kan sızdı, ama durmadım; ritmik hareketlerle içine girdim, darlığı başımı döndürüyordu. Elif’in inlemeleri zevke dönüştü, tırnakları sırtıma battı. Sonra, “Arkadan da ister misin?” dedim. Gözleri büyüdü, ama başını salladı. Yüzüstü yatırdım, götünü yağladım. Parmaklarımla deliğini gevşettim; sıkı ve sıcak. Sikimi yavaşça soktum, Elif dişlerini sıktı, “Yavaş!” diye yalvardı. Ama kısa sürede alıştı, kalçalarını oynatmaya başladı. Hızlandım, analın darlığı beni çıldırttı. “Daha sert!” diye bağırdı, şaşırtıcı bir cesaretle. Vuruşlarım hızlandı, göğüsleri samanlara sürtünüyordu. Sonunda, içine değil, sırtına boşaldım – sıcak, yapışkan bir iz bıraktım.